15 Ağustos 2014 Cuma

Naylon

Merhabalar,
 
Mevsimin değişmesine az kaldı, sıcaklar yavaş yavaş azalacak ve biz kadınların naylon çorap savaşları başlayacak. Belki bu yüzdendir ki aklıma naylon çorap fetişizmi takıldı.
 
Külotlu çorap veya jartiyer çorabı fetişi çocuklukta veya ergenlikte başlar deniliyor. Genellikle büyüme çağlarında yakın olunan, rol model olarak görülen kişilerin (anne, teyze, öğretmen, komşu gibi) giydiği naylon çoraba ilgi duyulmasıyla  ilk olarak kendini belli ediyor.
 
Bir tür parafili yani nesne fetişi. Ancak ayak ve ayakkabı fetişizmi, röntgencilik, edilgenlik ve cross-dressing (karşı cinsin giysilerini giymek) ile yakın ilişki içinde olan bir fetiş. Tezahürleri arasında;
 
  • Naylon çorap giyenlerin bacak ve ayaklarını izlemek.
 
  • Cinsel ilişki sırasında partnerinin naylon çorap giymesinden keyif almak  ve naylon çoraba odaklanmak.
 
  • Naylon çorapla bağlanmak veya partnerini bağlamak.
 
  • Kullanılmış veya yeni, naylon çorap satın almak ve biriktirmek.

  • Naylon çoraba dokunmak, koklamak, tatmak ve çorap kullanarak kendini tatmin etmek.
 
  • Naylon çoraba odaklı pornografik materyal toplamak ve izlemek.
 
  • Naylon çorap giymeyi istemek, gizli olarak giymek ve bundan cinsel bir keyif almak.
 
Naylon çorabın kaygan dokusu, parlaklığı ve sağladığı pürüzsüz görünüm kadınlar için olduğu kadar erkekler için de cazip anlaşıldığı üzere. Erkekler hem bizlerin üzerinde hem de zaman zaman kendi üzerlerinde bu estetik aksesuarı görmekten keyif alabiliyorlar. Yapılan araştırmalar sonucu erkeklerin %10'u (ki bu anketlerde dürüst olanların oranı) internet ortamından alışverişin yaygınlaşması sayesinde hayatlarında en az bir kez naylon çorap giymeyi denemişler. Erkek giyiminde kullanılan kaba ve sert materyallere karşı naylon çorabın cazibesine daha fazla dayanamamış olmaları bence normal.
 
Biz çorap giymeye devam edeceğiz ve bu da erkeklerin hoşuna gitmeye devam edecek gibi görünüyor. Bırakın isteyen istediğini giysin, beğendiği giyim tarzını görmekten keyif alsın. En önemlisi insanlığımızı unutmadan, birimizin önem verdiği konulara diğerimizin de anlayışla yaklaşması gerektiğini bilerek yaşayalım.
 
Sevgiler,
Melissa