12 Aralık 2016 Pazartesi

Suç ve Ceza

Merhaba,
 
Bir önceki yazımda ofisteki odamda ayakkabımın başına gelenleri anlatmıştım. Bu yazımda ayakkabımın üzerindeki sıvının sahibinin başına gelenleri öğreneceksiniz.
 
Yaptıklarından sonra yeni bir çift ayakkabı bırakacağını söyleyen bir not bırakan yaramaz kişiyi tanımak istediğimi söylemiştim hatırlarsanız. Bunu başarmak için bir plan yaptım ve uygulamaya koydum. Sabah işe çok erken gittim, odama girip kapıyı kapattım. Işıkları ve bilgisayarı da açmadan ölü bir açıya bir sandalye çekip oturdum ve beklemeye koyuldum. Saat 07:30 civarında kapı usulca aralandı,  biri kafasını aralıktan içeri  uzattı, kimsenin olmadığından emin olunca elinde bir poşetle odaya süzüldü. Masaya doğru yaklaştı ve altına eğildi. Tam bu sırada oturduğum yerden "Ayakkabıları bırakmadan görmek isterim, bakarsın beğenmem" dedim.  Doğrulurken korkudan kafasını masanın kenarına çarptı ve o anda sandalyede oturan beni fark etti. Yüzündeki ifade öyle komikti ki istemeden bir kahkaha attım. Otuzlarında, atletik yapılı orta boylu temiz ve güzel yüzlü bir adamdı. Daha önce bizim katta birkaç kez rastladığımı ve gizlice bacaklarıma bakmaya çalıştığını  fark ettiğimi hatırladım.
 
Donup kalmıştı, birkaç saniye sonra kendini toparladı, özür dilemeye ve şikayet etmemem için yalvarmaya başladı. "Bu yaptığın çok aptalcaydı, farkındasın değil mi?" diye sordum. "Aklım doğru çalışmıyordu, kendimi tutamadım" gibi bir şeyler geveledi. "Bu akşam beni yemeğe ve ardından da dans etmeye götürürsen seni şikayet etmemeyi düşünebilirim" dedim. İyice sersemlediği her halinden belli bir şekilde "Elbette, ne isterseniz" diye mırıldandı ve gitmeye yeltendi. Kapının koluna uzandığı sırada "Bu arada akşam üzeri saat dörtten sonra odama gel, seninle bir işimiz var" diye seslendim. Sanırım bu onun için öldürücü darbeydi. Omzunu kapıya çarptı ve tökezleyerek odadan çıkıp gitti.
 


Akşam üzeri tam dörtte kapıyı vurarak içeri girdi. Suçlu bir çocuk gibi önüne bakıyordu. Kapıyı kapatmasını ve kilitlemesini söyledim. Dediklerimi yaptı ve "Şimdi?" diye sordu. "Ayaklarımın dibine uzanacak ve beni seyredeceksin" dedim. Uysalca gelip yere uzandı. Bacak bacak üzerine attım ve ayakkabılarımın altını yalamasını emrettim. Heyecandan nefes nefese yalamaya başladı.
 
 

 
 
Heyecanı kot pantolonunun  üstünden belli  oluyordu. Bir süre ayakkabılarımı yalattıktan sonra sırtüstü uzanmasını söyledim ve ayakkabılı ayaklarımla kotunun üzerinden belli olan kabarıklığı ezmeye başladım. Terliyor ve çaresizce derin nefesler alıyordu. Gözlerimin içine bakmasını söyledim ve topuğumla bastırmaya devam ettim.
 
 
 
 
Ardından oturduğum sandalyede bacaklarımı açtım ve kendimle oynamaya başladım. Şaşkınca suratıma bakan ona da, kendisiyle kotunun üzerinden boşalana kadar oynamasını emrettim. Birkaç dakika içinde kendini tutamayarak boşaldı. Kotunun önünde kocaman bir leke oluştu. Gülerek, "Şimdi kalk ve bu halde dışarı çık, bir saat sonra da beni almaya gel" diye bağırdım. Apar topar kalktı. Kotunun önündeki lekeyle, ıslaklığı tişörtünün üzerine çıkmış terli koltuk altlarıyla ve pancar gibi bir suratla çıkıp gitti.
 
 
 
 
Bakalım, verdiğim küçük dersten sonra akşama beni dışarı çıkarmaya nasıl gelecek. Benim için çok eğlenceli bir Cuma oldu. Bu arada aldığı ayakkabılar  tıpatıp kirlettiklerinin aynısı ve numaraları da tam. Yaramazımız bu konuda aferini hak etmiş durumda anlayacağınız. 
 
Farklılıklarımızın zenginliğimiz olduğunu unutmamak ve unutturmamak dileğiyle.
 
Sevgiler,
Melissa  

2 yorum:

  1. Muhtesem birhikaye umarim gercekten yasanmistir

    YanıtlaSil
  2. Heyecanla okudum .. Melissa hanım size ayrı ayaklarınıza saygılar .

    YanıtlaSil