29 Nisan 2015 Çarşamba

Parkta bir narsist

Merhabalar,
 
Dün öğle arasında kafamı dinlemek ve sandviçimi yemek için iş yerimin yakınındaki sakin bir parka gittim. Normal olamayan bir insan olduğuma bir kez daha inanmamı sağlayacak bir tecrübe yaşadım, aklıma ise narsisizm kavramı takıldı kaldı.
 
Önce narsisizmden biraz bahsetmek isterim. Kişinin kendine hayranlığı, hatta kendine  olan aşkı olarak tanımlanabilecek bir psikolojik durum narsisizm.
 
 
Yunan mitolojisinde Narcissus adındaki yakışıklı bir gencin kendisine aşık olan peri kızı Echo'nun ilgisine karşılık vermek yerine göldeki aksine bakmayı tercih ettiği ve sonunda göl kenarında bir nergis çiçeğine dönüştüğü bir hikayeden söz edilir. Narsisizm adı buradan kalmadır.
 
 
 
Uzun yıllar boyunca psikanalistlerin üzerinde çalıştığı bir psikolojik rahatsızlıktır.
 
Günümüzde primer veya sağlıklı narsisizm kavramı  ile tanımlandığı üzere kendine fazla değer veren ve aşırı özgüvenli olmalarına rağmen başkalarıyla sağlıklı ilişkiler kurabilen ve diğerlerinin düşüncelerine önem veren kişilerin bu rahatsızlığın zararsız bir aşamasında oldukları kabul edilmektedir. Freud bu tür narsisizmin, hayatta kalma ve kendini koruma içgüdüsünün egoist yapısını tamamlayıcı libidosal parçası olduğunu iddia etmiştir.
 
Gelelim benim parkta yaşadıklarıma... Güzel sakin bir köşe bulup çimlere oturdum. Sandviçimi yedikten sonar biraz uzandım. Ayağımdaki babetleri çıkardım, ve ayaklarımı serin çimenlerin üzerinde hareket ettirmeye başladım. İçimde kendi ayaklarıma karşı bir beğeni ve istek uyandı. Ayaklarımı seyrederken  kasıklarımdaki yanmayı fark ettim. Yattığım yerde bacak bacak üstüne attım ve bir yandan yerdeki ayağımı çimlere sürterken diğer yandan havadaki ayağımı seyretmeye koyuldum. Aniden bacaklarımı sıktığımı ve gelen orgazmı fark ettim. Kendimi akışa bıraktım.
 
 
 
Gerçekten çok keyifli ve rahatlatıcı bir park ziyareti olmuştu ancak aklıma, narsist olabilir miyim sorusu takıldı kaldı. Akşama biraz araştırınca primer düzeyde zararsız bir narsist olduğuma karar verdim. Kendime bakmaktan zevk aldığımı bilirdim, hangi kadın bunu sevmez ki diye de düşünürdüm ancak bu tecrübeden sonra durumumu biraz daha farklı görmeye başladım.
 
İnsanın kendini her gün yeniden keşfetmesi çok heyecan verici ve tatminkar bir duygu. Keşfettikleriniz farklılıklarımız da olsa bu farklılıklarımızı sevmeyi ve onlarla yaşamayı bilmemiz gerek, aynı anlayışı başkalarına da göstermeyi unutmamalı tabi...
 
Sevgiler,
Melissa
 
 
 
 

23 Nisan 2015 Perşembe

Metroda bir ayak fetişisti

Merhaba,
 
Bu sabah işe giderken başımdan geçen bir olayı anlatmak istiyor ve hemen başlıyorum.
 
Biraz geç kalmıştım, bahaneyle metronun kalabalığı da epey azalmıştı. Rahat bir vagon bulup oturdum. İşe giderken sevmesem de babet veya bot giyiyorum sonra ofiste ayakkabılarımı değiştiriyorum. Bugün de ayağımda leopar desenli babetler, üzerimde ise ten rengi çorap, kumaş şort ve erkek yakalı gömleğim vardı. Bir kaç durak sonra yirmi, otuz yaşları arasında bir adam trene bindi, biraz etrafına bakınıp karşıma oturdu.
 
Kaçamak bakışlarla ayaklarıma baktığını fark ettim. Bir kez göz göze gelir gibi olduk, utanarak bakışlarını kaçırdı. Yaklaşık yarım saatlik yolum daha vardı, biraz eğlenmeye karar verdim. İşte eğlencenin başlarında trendeki durumun bir fotoğrafı...
 



Babetlerden birini çıkarıp naylon çoraplı ayak parmaklarımı hareket ettirmeye başladım. Ayağımı biraz ileri uzatıyor, parmaklarımı oynatıyor sonra babetimi giyip diğer ayağımla aynı hareketleri tekrarlıyordum. Arada elimle hafifçe ayağımı tutup sıkıyor sonra ayakkabımı giyiyordum. En son ayaklarımı babetlerin üzerine koyup birbirine sürtmeye ve kımıldatmaya devam ettim. 
 
Elindeki içecek şişesini bacaklarının arasına yerleştirdiğini ve bastırdığını fark ettim, heyecandan yüzü hafifçe kızarmıştı. On dakika kadar sonra, kimseye fark ettirmemeye çalışsa da vücudundaki hafif kasılıp gerilmeyi ve verilen derin bir nefesin göğüs kafesindeki hareketini yakalayabildim. Elindeki şişeyi çektiğinde yavaş yavaş kot pantolonuna yayılan ıslak bir leke gördüğümden de eminim. Hızla yerinden kalktı ve gelen ilk durakta inerek gözden kayboldu.
 
İşte bir ayak fetişistinin metrodaki macerası. Daha vagona bindiği anda fark edip kitlendiği tek şey ona cazip gelen cazip bir çift ayak oldu. Ayaklarımın hareketlerine adeta hipnotize olmuşçasına bakarken, onun için zaman ve mekan  kavramları ortadan kayboldu, tek farkında olduğu obje ayaklarımdı. Kontrolü tamamen elinden bıraktı ve boşalana kadar da duramadı. Tipik bir ayak fetişisti davranışıydı.
 
Aslında ayaklarıma bakılması benim için kesinlikle yeni bir şey değil ancak metroda karşımdakinin boşaldığını görmek, bir ilk oldu...
 
Güne mutlu başlamasına vesile olduğum için kendimi tebrik ettim. Ben de mutlu bir şekilde durağımda indim ve günüme ofise varınca giydiğim topuklu ayakkabılarımın üzerinde keyifle devam ettim. Sizlere de bol keyifli günler diliyorum.
 
Sevgiler,
Melissa
 
 
 
 

22 Nisan 2015 Çarşamba

Topuklu terlik

Merhabalar,
 
Yazmayı düşünürken aklıma bu kez de topuklu terlik takıldı... Siz ne düşünüyorsunuz bilmem (bilmeyi çok isterim) ama ben topuklu terliği her zaman çok seksi ve kadınsı bulmuşumdur.
 
1950'lerin kadın giyiminde en güzel yıllar olduğunu düşünüyorum. 50'ler hem kadınsı, hem zarif  hem de  seksi bir kadın modasının hakim olduğu yıllar. Bu yıllarda topuklu terlik yaygın bir model. Pin-up modellerinin poz verirken favorisi. O yılların efsane kadınlarından Marilyn Monroe da topuklu terlik sevenlerden.
 
  
Sonraki yıllarda her nedense topuklu terlik kalitesiz ve seviyesiz bir ayakkabı modeli olarak görülmeye başlanmış. Yavaş yavaş talep azalmış, kullanım alanı evlerle ve yatak odalarıyla sınırlı kalmış.
 
 
 
 
 
 
  
Topuklu terliğe uzun yıllardır merakım var. Ayağın büyük bir kısmını açık bırakarak sergilemesi, bacak bacak üstüne atıldığında havada kalan terliğin parmak uçlarından itibaren serbest kalarak ayak ucunda sallanması, parmak uçlarında
 
kalkarak uzandığınızda topukların ve tabanların tüm ayrıntılarıyla görülmesi, çoğunlukla burnu açık olması sayesinde ojeli tırnakları ve parmakları ortada bırakması gibi avantajlarıyla ayağa baktıran bir ayakkabı topuklu terlik. Rahatlığı ve ayağı terletmemesi ise ayrı bir avantaj.
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Terlik, ister yatak odasında çoraplı, ister sokakta çıplak ayakla giyilsin ilginin ayağınızda olacağının garantisi   

Kendine baktırmayı seven kadının vazgeçilmezlerinden biri olması gereken topuklu terliğin eski günlerine kavuşmasını ve bizlerin moda kaygısı yaşamadan, mağazalarda rahatça çeşitli modellerine erişebildiğimiz günlerin gelmesini diliyorum. Kendi ayakkabı koleksiyonumun içinde bir pek çok topuklu terliğim var. Yazıma eşlik etmesi için  bazılarını giymek ve resimlerini paylaşmak istedim.
 
 
 
Sevgiler,
Melissa