26 Eylül 2014 Cuma

Kim normal, kim değil?

Merhaba,
 
 
Biliyorsunuz bloğun açıklamasında bile "normal görünen ama normal olamayan bir kadının hayatı" diye yazıyor. Aramızdaki normaller kimler? Normal kime denir? Neden normal olmak bu kadar önemli?
 
Normal, istatistiki bir terim aslında. Sosyal bilimlerde de çok kullanılan çan eğrisi olarak da bilinen bir olasılık dağılımı modelinden geliyor.
 
 
Eğrinin tam ortasında ortalama değer var ve değerler iki yana doğru bu ortalamadan uzaklaşıyor. Eğrinin altında kalan koyu mavi kısmım görüldüğü gibi ortalamaya yakın olanı ve çoğunluğu temsil ediyor. Bu bölge normallerin bölgesi. Sosyal bilimlerde çoğunluğun sahip olduğu özellikler normal olarak nitelendiriliyor. İki uçta kalanlar ise azınlık yani normal olmayanlar.

Anlaşılacağı üzere çoğunluk tarafından paylaşılan yaygın ve sıradan değerler normal olarak niteleniyor. Daha sıra dışı ve az bulunan değerler ise anormal oluyor. Bu şekilde toplumsal olarak normaller kendini daha iyi hissediyor ve zaman zaman da normal olmayanı dışlama eğilimi gösterebiliyor.

Peki normal olmayanlar olmasaydı normaller ne yapardı acaba? Mesela Einstein veya Newton diye birileri hiç olmasaydı, Kafka veya Salvador Dali hiç yaşamasaydı, Michael Jackson veya Mozart dünyaya hiç gelmeseydi nasıl bir yer olurdu burası? Bu saydığım çok bilinen isimler ister zekalarıyla olsun, ister yetenekleriyle olsun, ister de zaman zaman psikolojik sorunlara işaret eden düşünce tarzlarıyla olsun ufkumuzu açmış, dünyamızı renklendirmiş ve hayatımızı güzelleştirmiş insanlar. Ama hiç biri çan eğrisinin ortalarında değildi.

Farklı düşünen veya hisseden ve buna göre yaşayan ve üreten insanlar toplum için her zaman kabullenilmesi zor kişiler olmuştur ancak bu faydasız olduklarını göstermez, hele zararlı olduklarını hiç göstermez.

 

Hepimizin gariplik olarak görülen ufak tefek farklılıkları vardır. Hiçbirimiz her açıdan yüzde yüz normal değiliz. Pek çok normal özelliğimizin yanı sıra birkaç tane de normal olmayan özelliğimiz vardır. Bir ayak fetişisti veya bir cross-dresser veya köle ruhlu birinin bu özelliklerinin, adrenalin düşkünü bir ekstrem sporcudan, tüm gelirini eski plaklara harcayan bir koleksiyoncudan veya çikolata yemeden duramayan birinden esas olarak pek de bir farkı yoktur. Bu saydığım kişilerin hepsinin toplumun çoğunda olmayan, yani normal kabul edilmeyen bazı özellikleri vardır. Geri kalan tüm özellikleriyle normal olsalar da bu farklılıkları yüzünden toplum tarafından kabul görmüyor olabilirler.

Buradaki denge şu şekilde kurulmalıdır;  kişilerin farklılıklarını yaşarken toplumun genel işleyişine zarar vermekten kaçınmaları ve bunun karşılığında toplumun da onların farklılıklarını yaşamalarına engel olmaması. Bu denge sayesinde herkesin daha verimli, üretken ve mutlu yaşayacağı ortadadır. Daha çok insanın bu durumu görmesi ve anlaması dileğiyle...

Sevgiler, Melissa
 
 
 

22 Eylül 2014 Pazartesi

Bir eşitliğin iki tarafı: Sahibe ve köle

Merhaba,
 
 
Bu aralar sahibe, köle meselesi fazlasıyla kafamı kurcalıyor. Yazımın başlığından da anlaşılacağı üzere sahibe ve köleyi, birbirini tamamlayan iki öğe, biri diğerinden çıkarıldığında sonucu sıfır olan bir denkleme benzetiyorum kafamda.
 
 
Bu düşüncelerimin sebebi okuduklarım ve gördüklerim sanırım. Köle, edilgenliği ruhunda hisseden, zihin ve beden teslimiyeti ile mutlu olan, yaşam sevincini itaat etmekten alan bir karakter. Sahibe ise baskın ve otoriter, yetkiyi ve gücü elinde tutmayı seven, olayları yönlendirmeyi ve karar vermeyi yaşamının bir parçası olarak gören bir karakter.
 
Bu kişilik özelliklerine sahip bireylerin birbirini tamamlayacağını düşünmemek mümkün değil. Kısacası her sahibenin bir kölesi, her kölenin de bir sahibesi olmadan kendisiyle barışık ve mutlu bir hayat sürmesi olası değil. Denklemin bir tarafını ortadan kaldırdığınızda veya tarafları, eşitliği bozacak şekilde değiştirdiğinizde denge ortadan kalkıyor.
 
 
 
Daha açık şekilde ifade etmek gerekirse denklemin bir tarafında bulunan yeterince edilgen olmayan bir köle veya yeterince baskın olmayan bir sahibe eşitliği bozuyor ve böyle bir ilişki, kişilere mutluluk getireceğine, tatminsizlik, utanç ve güvensizlik getiriyor.
 
Sahibe veya köle olmaya uygun olup olmadığını bilemeyen, kendini tanımayan, karakterinin özünü sorgulamamış bireylerin bu işe soyunmadan önce yapmaları gereken bazı şeyler var. İçine dönüp kendiyle yüzleşmek, bazen acı ve utanç verici de olsa, bazen egonuzu da zorlasa, bunu dürüst bir şekilde yapmak zorundasınız. Bu sadece köleler için değil, sahibeler için de geçerli.
 
Bütünlüğünüzün ve iç huzurunuzun ancak bir köle veya sahibe olarak yaşamaktan geçtiğini kendi içinizde onaylamadan bu yaşam tarzına girmek büyük bir hata olabilir. Köle de, sahibe de hayatlarını anlamlandırmak ve iyiye doğru götürmek için bu ilişkiyi yaşadıklarının ve birbirlerine muhtaç olduklarının farkında olmalıdır.
 
Rolleri birbirine zıt olsa da iki taraf da birbirine saygı duymalı ve birbirlerine kattıklarından dolayı ilişkilerinde karşılıklı sevgi de olmalıdır. Köle ne kadar edilgenliğinin pekişmesini arzuluyorsa, sahibe de o kadar baskınlığını üzerinde geliştireceği bir tebaa ihtiyacındadır. Özetle bu ilişki karşılıklı faydaya dayalıdır ve bu faydayı sağlayanlar karşılıklı saygı ve sevgiyi de  hak etmektedirler.
 
Uzun lafın kısası kendinizi iyi tanımadan sahibe veya köle rolüne soyunmamakta fayda var. Maalesef sanal ve reel  ortamda her iki rolde de yetersiz kalan bireyler mevcut. Köle olmak boynuna tasma takmak ve sahibesinin ayağını yalamaktan ibaret olmadığı gibi, sahibelik de topuklu ayakkabı giyip kölesine eziyet etmek demek değil. 
 
Bu rollerdeki bireylerin birbirini geliştirmeleri ve ilişkinin sonunda daha mutlu bireylere dönüşmeleri esastır. Sahibelik, ister amatörce ister profesyonelce (para karşılığında) yapılsın, bu iş ancak içinde bu duyguları barındıranlar tarafından doğru yapılabilir. Kölelik ise sadece meraktan veya normal cinsel ihtiyaçları karşılamak amacıyla kalkışılacak bir eylem değildir.
 
Her zaman olduğu gibi öncelikle insan olduğumuzu unutmadan, kalkıştığımız işin malzemesinin de insan bedeni ve duyguları olduğunun bilincinde olarak tercihlerimizi yapalım derim. Renkli ve farkında kalın.
 
Sevgiler, Melissa
 
 
 
 

18 Eylül 2014 Perşembe

Trans Cinsiyet

Merhabalar,
 
 
Bazen yazdıklarımdan sonra gelen bazı yorumlar beni yeni konularda düşünmeye ve araştırmaya sevk ediyor. Bu, son yazımdan sonra da oldu ve aklıma "trans cinsiyet" kavramı takıldı. Trans cinsiyet veya transgender kavramı, kişinin cinsel kimliğinin veya cinsiyetini ifade şeklinin, doğumunda sahip olduğu cinsiyeti ile uyumsuz olması durumunu ifade etmektedir.
 
Türkçe'mizde iyice birbirine girmiş kavramlar yumağı halinde bir konu bu. Travesti kelimesi bizde kadın gibi görünen erkekler için kullanılan neredeyse tek kelime. Oysa bu konu çok daha derin ve geniş. Öncelikle bu konudaki yaygın yanlışları düzeltmek ve  trans cinsiyet kavramlarını yerine oturtmakla başlayayım istedim.  
 
 
Travesti: Karşı cinsin giyim ve davranış tarzını benimseyen ve uygulayan kimse. Bu kişi kadın gibi giyinen bir erkek veya erkek gibi giyinen bir kadın olabilir.
 
Cross-dresser: Aslında travesti ile eş anlamlı bir kelime. Karşı cins gibi giyinen anlamına geliyor. Heteroseksüel, karşı cinsin giyim şeklini benimseyen ama aynı zamanda karşı cinsi beğenen ve taklit eden ancak bunu fetişizm boyutunda yaşamayan kişiler için kullanılıyor. Esasen 1970'lerdeki cinsel devrim sırasında travesti olarak nitelenmekten hoşlanmayan ve kendilerini tanımlamak için yeni bir kelime arayan kesim tarafından ortaya konmuş bir kavram.
 
Travestik fetişizm: Karşı cinsin giyim ve tarzından ve onu taklit etmekten, tekrarlayan ve süreklilik gösteren, cinsel ve erotik bir zevk alan kişilere konulan psikiyatrik teşhis. Transseksüellikten bağımsız ayrı bir psikiyatrik vaka.
 
Transseksüel: Doğduğunda sahip olduğu bedenin cinsiyeti ile uyumlu olmayan bir psikolojiye veya ruha sahip olan kimse. Bu kişiler hissettikleri cinsiyetle yaşamak ve kabul görmek arzusundadırlar. Cinsel kimlik bozukluğu konusunda psikiyatrik destek alınması ve bir teşhis konulmasının ardından cinsiyet değiştirme operasyonu geçirebilir ya da operasyon geçirmeden hayatlarını sürdürebilirler.
 
Androjen: Toplumun tipik cinsiyet kavramlarına uymayan kimse.  Doğumundaki cinsiyetten bağımsız olarak fiziksel veya psikolojik  cinsiyet belirtileri göstermemek veya her iki cinsin özelliklerini birden göstermek. Bir cinsin tipik eğilimlerine sahip olmamak. Cinsiyetsizlik.
 
Biseksüel: Kadın ve erkek cinsiyet karakteristikleri arasında devamlı gidip gelen, hissettiği cinsel role girebilen kimse.
 
Hermafrodit*: Hem erkek hem de dişi cinsel organlarına birden sahip olanları anlatan bir kavram. Çift cinsiyetli.
 
*Tamamen biyolojik bir durumdur, trans cinsiyet kavramlarının içinde sözünü etmemin tek sebebi bu yanlışı ortaya koymaktır.
 
Temel kavramları yerine oturtmak bu konunun iyi anlaşılması için kaçınılmaz bir gereksinim. Şimdilik trans cinsiyet konusunu burada bırakmak istiyorum ancak şunu da belirtmeden geçemeyeceğim: Bu kişilerin toplum tarafından dışlanması sonucu bir kısmının kendini hiç dışa vuramadığını ve mutsuz bir hayat sürmek zorunda kaldığını, bir kısmının son derece zor şartlar altında yaşadığını, bir kısmının ise başka seçeneği kalmadığı için seks işçisi olarak çalıştığını unutmamak gerek. Her insan gibi bu kişilerin de normal bir yaşantıyı ve mutluluğu hak ettiğini düşünerek son bir soru sormak istiyorum: Ya  çocuğunuz, kardeşiniz veya çok sevdiğiniz bir arkadaşınız bir trans cinsiyet sorunu yaşıyorsa? Lütfen tüm farklılıklara bu gözle bakmayı öğrenelim.
 
Sevgiler, Melissa
 
 
 
 
 


16 Eylül 2014 Salı

İtaat etmenin sıradışı yolları

 
Merhabalar,
 
Dün gece uyku tutmayınca kafama bir sürü garip düşünce üşüştü, bunlardan biri de itaat etmenin farklı yolları oldu... 

İtaat etmenin daha az alışıldık yolları da var. Diğer bir deyişle sub yaşam tarzının bazı alt türleri bunlar. Forced feminization, sissification, public humiliation ve cuckoldry. Yani zorla kadınsılaştırma, kız kardeşleştirme, aleni aşağılama, sadakatsizlik ve zina severleştirme. Türkçe karşılıklarının bile tam oturmamış olmasından da anlaşılıyor ki bu alt türler daha az ortalıkta görünüyor. Bu daha nadir tercih edildiklerinden de olabilir, tepki görmesinden çekinildiği için bastırılıp, açıkça ifade edilmediklerinden de...


Başlıklara tek tek bakacak olursak:

Forced feminization: Bir sahibenin emri altındaki bir erkek köleye uygulanan, cinsiyet değiştirme oyunudur. Bu oyuna karşı cinsin kıyafetlerinin giydirilmesi, zaman zaman makyaj, manikür, pedikür yapılması da dahildir. Feminen davranışlar konusunda eğitim vermek ve köleyi erkeksilikten uzaklaştırmak amaçlanmaktadır. Köleye bir kadın ismi takılması da yaygındır. Bu uygulamalarda strap-on kullanılması, kölenin sahibeye anal ve oral hizmet vermesi beklenebilir. Hatta başka erkeklere hizmet vermesi dahi istenebilir. Orgazm kontrolü de, ki bunun için genelde bir bekaret kemeri kullanılır, yaygındır. Buradaki amaç erkeğin, maskülen tavırlarının kırılması ve kölenin edilgenliğinin pekiştirilmesidir.

Sissification: Aslında forced feminization uygulamasının bir yan ürünüdür. Erotik bir aşağılama yöntemidir. Erkek kölenin kadın kıyafetleriyle hizmet etmesi sağlanır. Genellikle tüm ev işleri köle tarafından bu şekilde yapılır. Klasik kostüm seksi hizmetçi kıyafetidir. "Sissy" kavramı kadınsı, efemine, geleneksel erkek kavramının dışında kalan erkekler için kullanılan bir terimdir. Tam tersi durumlar için yani erkeksi kadınlar için de "Tomboy" kavramı kullanılır.

Public humiliation: Topluluk içerisinde, açık alanlarda kölenin edilgenliğinin ve sahipli olduğunun vurgulanması ve farklı giyim tarzı, emre itaat gibi bazı uygulamalarla kölenin bu ortamlarda aşağılanmasıdır. En basit örneği sosyal paylaşım sitelerinde bir köleden sayfasında sahibesinin kim olduğunu belirtmesi, sahibenin arzusuna göre, yazı veya fotoğraflar paylaşmasıdır. Böylece köle,  sanal topluluk içinde sahibesi tarafından aşağılanma yoluyla  edilgenliğinden duyduğu memnuniyetin anlaşılmasını sağlar.


Cuckoldry: Standart toplumsal normlarda eşin aldatılması kabul edilemez olsa da burada eşin veya sahibenin paylaşılması, eşin veya sahibenin cinsel anlamda "başkalarına ulaşılabilir" ancak "kişiye yasak" olması ve kişinin bundan zevk alması durumudur. Zaman zaman kişinin, eşinin veya sahibesinin başkalarıyla cinsel ilişkisine tanık olmak zorunda bırakılması, hatta bu sırada bazı hizmetleri yerine getirmesinin beklenmesi şeklinde uygulanmaktadır.

Bu uygulamalar ayrı ayrı veya birbirini destekleyecek şekilde bir arada kullanılabilmektedir. Yöntem olarak ayak, ayakkabı ve naylon fetişi olan ve sub eğilimli erkeklere uygundur.



Daha önce de defalarca söylediğim gibi farklı eğilimleri olan ve bunları kimseye zarar vermeden yaşayan kişilere karşı yapılabilecek en kötü şey, ayrımcılık ve dışlamadır. Bu, bir insana yaşam alanı ve söz hakkı bırakmamak ve onu, bir nevi ölüme terk etmekle aynı şeydir. Farklılıklar hayatımıza renk getirir ve onu zenginleştirir. 
Önemli olan   kendi özgürlüğümüzün sınırının, başkasının özgürlüğüne müdahale  etmeye başladığımız yere kadar olduğunun bilincinde olmak ve hepimizin insan olduğunu unutmamaktır.

Sevgiler, Melissa




3 Eylül 2014 Çarşamba

Kölelere Tavsiyeler

Merhabalar,
 
Topuklu ayakkabı fetişim ve biraz da teşhircilik merakım, BDSM benim yaşam tarzım olmasa da,  çok sayıda köle adayı ile tanışmama vesile oldu. Söz konusu köle adayları olunca kendimi bu konuda bir şeyler yazmak zorunda hissettim.
 
Kendini kadınların karşısında edilgen hisseden, erkek olduğu için kadının yanında alt sınıftan olduğuna inanan ve tam bir teslimiyet duygusuyla sahibesine hürmet ve hizmet etmek isteyen köle adayları için tavsiyeler başlıyor...
 
 
 
Görgü ve terbiye: İster sanal ortamda ister gerçek hayatta kimse saygısız, düşüncesiz ve görgüsüz tavırlardan hoşlanmaz. Bir köle adayı olarak kendinizi gösterebilmek için bu konu ilk önceliğiniz olmalıdır. Kendinizi mutlaka geliştirin.
 
Temizlik ve bakımlılık: Temiz, bakımlı ve düzgün giyimli olmak her zaman önemlidir. Sahibenizin saç, sakal, kıyafet vb. konularda  size uygun gördüğü tarzı benimsemeniz tavsiye edilir.
 
Teslimiyet ve itaat: Köle adaylarının aklından çıkarmaması gereken bir konu da kölelik hizmeti sırasında yapılan her şeyin Sahibenin mutluluğu ve rahatı için yapılıyor olduğudur. Köle için yapılan bir şey yoktur. Sahibe her şeyin en iyisini hak eder ve köleden bekler. Söz konusu hizmet sırasında Sahibeye tam bir teslimiyet ve itaat şarttır.
 
Masaj: Her köle adayının olmazsa olmazıdır. Neredeyse tüm sahibelerin beklediği bir hizmettir. Ciddi anlamda masaj bilgisi her zaman tercih sebebidir.
 
Ev İşleri: Köle adaylarının temizlik, çamaşır, bulaşık gibi konularda bilgi sahibi olması beklenir.
 
Yemek: Köle adaylarında en aranan özelliklerden biri de iyi birer aşçı olmalarıdır. Yemek yapmayı bilmenin yanı sıra, sofra adabı ve sunum konularına da hakimiyet önemlidir.
 
Tamirat İşleri: Bu, köle adaylarının bilgi sahibi olması gereken bir diğer konudur. Köle dururken eve tamirci çağırılmaz.
 
Güzellik ve bakım hizmetleri: Köle adaylarının makyaj, ağda, manikür ve pedikür konularında bilgi sahibi olmaları şarttır.
 
Alışveriş: Köle adaylarının kadına özel alışveriş konularında Sahibelerine sunabileceği pek çok hizmet vardır. Giyim, ayakkabı, güzellik ve bakım ürünleri konusunda zevk ve bilgi sahibi olan bir köle Sahibe tarafından alışverişe rahatlıkla gönderilebilir.
 
Maddi durum: Bu sahibeden sahibeye değişebilir. Çoğu sahibe kendi kazancı ile geçinir ve kölesine bakar. Köle sebep olduğu harcamalar konusunda dikkatli olmalıdır. Bazı sahibeler kölelerinden bir saygı ifadesi olarak maddi değeri olan hediyeler bekleyebilir. Profesyonel hizmet veren sahibeler bunun maddi karşılığının ödenmesini bekler.
 
 
 
Kısaca özetlemek gerekirse ister sanal, ister gerçek hayatta olsun bir köle adayının Sahibesi için yaşamaya ve ona hizmet etmeye hazırlıklı olması gerekir.
 
İşte böyle... Köle adaylarına yardımcı olabileceğini düşündüğüm bazı bilgileri derlemeye çalıştım. Her zaman olduğu gibi, başkalarına zarar vermediği sürece kişisel tercihlerin  özgür olması gerektiğine olan inancımı tekrarlıyor ve bir sonraki yazımda buluşmak üzere diyorum.
 
Sevgiler, Melissa